6 Nisan 2015 Pazartesi

tekasür

(102) TEKASÜR SÜRESİ
Nefis hastalığı Övünme
Servet ve Güç Zehirlenmesi ( drmavi, Şubat 2015)

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ
{3} أَلْهَاكُمُ التَّكَاثُرُ {1} حَتَّى زُرْتُمُ الْمَقَابِرَ {2} كَلَّا سَوْفَ تَعْلَمُونَ 
 {6} ثُمَّ كَلَّا سَوْفَ تَعْلَمُونَ {4} كَلَّا لَوْ تَعْلَمُونَ عِلْمَ الْيَقِينِ {5} لَتَرَوُنَّ الْجَحِيمَ  
{8} ثُمَّ لَتَرَوُنَّهَاعَيْنَ الْيَقِينِ{7} ثُمَّ لَتُسْأَلُنَّ يَوْمَئِذٍ عَنِ النَّعِيمِ

1, 2. Çoklukla övünmek sizi (kabre girinceye kadar) o derece oyaladı ki, nihayet kabirleri ziyaret ettiniz. (Kabirdekilerle de övündünüz, Siz de kabre gireceksiniz)
3, Hayır! (İnkarcılar zalimler) Yakında bileceksiniz!
4. Hayır, hayır! Yakında (Müminler ileride) bileceksiniz!
5. Gerçek öyle değil! Kesin bilgi (İlme’l-yakîn) ile bilmiş olsaydınız
6. Mutlaka cehennem ateşini görürdünüz. (İhsan sırrı görüyor gibi kulluk)
7. Sonra âhirette onu çıplak gözle (Ayne’l-yakîn) göreceksiniz.
8. Nihayet o gün (dünyada verilen servetlerden makam ve güçlerden) nimetlerden elbette ve elbette hesaba çekileceksiniz.
[dailymotion=x9zksu]
[dailymotion=x9zkdb]
(Hakka’l-yakîn iki ayette geçer: “Cehennemi hakka’l-yakin görecekler” Vakıa/92-95
: “Kur’an Hakk’l-yakin bilgidir” Hakka/51)
AYET: "Muhakkak dünya hayatı bir oyun, eğlence, kendi aranızda övünme, mal ve evlat çoğaltma yarışıdır." Hadid/20
Tekâsür, çokluk yarışı ve çoklukla övünmek demektir. Kevser sûresinden sonra Mekke'de inmiştir. 8 (sekiz) âyettir. Cahiliye Arapları, mal, evlât ve akrabalarının çokluğunu bir gurur ve şeref sebebi sayarlar, hatta bu hususta yaşayanlarla yetinmeyip kabilelerinin üstünlüğünü geçmişleriyle de isbat etmek için kabirlere gider, ölmüş akrabalarının çokluğuyla övünürlerdi. Sûrede onların bu tutumu eleştirilmekte ve gerçek üstünlüğün ahirette ortaya çıkacağı belirtilmektedir.
Mekâbir, kelimesinin çoğulu olup kabirler demektir.
Şâir şöyle der: “Saray sahiplerini görüyorum ki öldüklerinde, kabirlerinin üstünde kayalarla binalar yapıyorlar. Kabirlerde dahi, fakirlere karşı övünme ve böbürlenmeden başka bir şey kabul etmiyorlar.” (Safvetü’t-Tefasir)
“ELH ” “Oyaladı sizleri”. Eğlence demek olan "levh"in aslı gaflet olduğundan "ilhâ" eğlemek, boş bir şey ile aldatarak ve meşgul ederek oyalamak, işinden alıkoymaktır. (H.Yazır)
Tekâsür, çokluk kuruntusu, gururu, iddiası. "Kesret"den tefaül babından. Biz çoğuz, hayır biz çoğuz diye birbirleriyle çokluk yarışı, çokluk gösterisi etmek, çokluk sevdası veya çokluk açıklaması ile kuruntuya düşmek, öğünmektir ki, dünyalıların genellikle kapılıp aldandığı bir gurur hâlidir. Neyin çokluğu ve neden alıkoyduğu açıkça belirlenmeyerek
"ilhâ" (oyalama) ve "tekâsür" (çokluk kuruntusu) mutlak zikredilmiştir.
Tekasür, ahirette işe yaramayacak, o kıyamet günü ameller tartılırken tartıda ağır basmayacak, o kızgın ateşten korumayacak ve bundan dolayı geçici dünyada insanı aldatıp ahirete yalnız hesap, sapıklık, azap bırakacak olan gurur metâı şeylerin çokluğuyla öğünmek olacağı anlaşılır.
Tefsircilerin bir kısmı çokla öğünmeden maksat, adet çokluğuyla öğünme olduğunu kabul etmişler; bir kısım da mal çokluğu ile öğünme olduğuna kani olmuşlardır. (H.Yazır)
Ayetlerdeki tekrarlar, tehdidin şiddetini göstermek içindir. Araplar, bir korkulma ve tehdidin dehşetini göstermek istediklerinde onu tekrar ederler. (Taberi )
Çoklukla servetle mal mülk ile övünmek?
AYET: "Allah'ın size verdikleriyle şımarmayınız." Hadid/23
AYET: "Muhakkak Allah, kurumlu, böbürlenen insanları sevmez." Nisa/36
“Dinde kötülenen mutlak çoklukla gururlanma değildir. Belki ilminde, taatte, güzel ahlâkta çokla gururlanmak övülmüştür ve hayırların aslı odur. Yasaklanan Allah’a itaattan alıkoyan dünya lezzetleri ve ilgileriyle çok övünmektir. Ayetlerde hayır yolunda yarışmaya teşvik vardır. "Hayırlarda yarışınız." Bakara/148; Maide/48; "Yarışanlar, bunun için yarışsınlar." Mutaffifin/26.” H.Yazır
Belkıs’ı hakka davet için mühendislik masrafları yapan Hz.Süleyman atları da çok sever bizzat ilgilenir ve şöyle derdi: “Dünyalık (atları servetleri mal) ları Rabbimi anmaya anlatmaya vesile oldukları için sevdim“. Sa’d/32
*** O kadar övündünüz ki; servetlerinizle mallarınızla inşa ettiklerinizle evlatlarınız ve taraftarlarınızla, övünecek kadar o kadar çoğalttınız yığdınız doldurdunuz ki! Yığıp sahip olduklarınız gözlerinizi o kadar kamaştırdı, nefsinizi şımarttı güç sarhoşluğuyla egonuzu azgınlaştırdı karakterinizi o kadar bozguncu haline getirdi ki:
Bunu kabirlerinize girinceye kadar sürdürdünüz.
O kadar ki bizim taraftarlarımız falanlardan filanlardan daha fazladır, destekçilerimizin oranı daha yüksektir, görüşümüzün kapsamı şu kadar geniştir deyip kamuoyu oluşturmaya çalıştınız.
O kadar ki kendinizi unuttunuz da geçmişinizle övünmeye, ceddinizin isimlerini icraatlarını dasitane yüceltmeyle uğraşıp durdunuz. Sağları bırakıp mezardakilerle meşgul olup durmadan övündünüz.
O kadar ki övündünüz, övünecek mallar yağmaladı yığdınız, güç bende deyip mağdurlar oluşturdunuz da sonunda ne oldu; kabirleriniz cesetlerinizle gözleriniz toprakla doldu, öldünüz gittiniz, göreceğinizi göreceğiniz yere girdiniz.
*** Ayetlerdeki vurgulu tekrarlar merhamet göstergesidir. Zira İnsan benliği güç zehirlenmesinin farkına varamayabilir. Hatta kendini ve gücünü ebedi tevehhüm de edebilir. Bu, benliğinin kendisini ve akıbetini göremeyecek kadar şişmiş olduğunun, gözünü kamaştıran mum ışığı yüzünden güneşi göremeyecek hale gelebileceğinin ifadesidir.
Tevehhüm-ü ebediyet denir buna. Her tarafı aynalarla kaplı odada insanın her tarafını uzayıp giden yollar kavşağında zannetmesi gibi. Tipik örnek Firavun bu yüzden hayata halka alternatiflerine meydan okumuş hayatlarla oynamış kundaklara dalmış kasaplaşmış, Sahib-i Yed-i Beyza Nur Musa’ları kanlı elleriyle kovalamış, çöllerine girerim demiş girmiş… göklere meydan okumuş oklamış, denize meydan okumuş dalmış; o vehimden ölümle uyanabilmiş, göreceğini işte o zaman görmüş ama iş işten geçmiş…
HADİS: "Biz Âdemoğlunun iki vadi dolusu altını olacak olsa, bir üçüncüsünü ister. Âdemoğlunun karnım (gözünü) ancak toprak doyurur. Allah, tevbe edenin tevbesini kabul eder." Buhari, K.er-Rikak, 10 / Müslim, K.ez-Zekat,116
*** Ayetlerden açıkça anlaşılacağı üzere İlahi beyan çokluğu değil çoklukla övünmeyi gündeme taşıyor. İlk bakışta bu öğünmenin gerekçesi ve meşruiyeti de açıkça irdelenmiyor.
Bir Hadiste beyan edildiği gibi “Ümmetimin çokluğu ile övünürüm, iftihar ederim!” kuşağında bir öğünme değil bu. Farklı ırklara mensup bir millet bireylerinin bir yönetici seçimindeki kalkan parmakların ya da oyların sayımı da söz konusu değil!
Salt çokluğu kullanıp bunu bir gurur ve muhataplarına psikolojik üstünlük sebebi yapmaktan söz ediliyor.
Bir de bu üstünlük baskı ve zulme, kul hakkını yemeye, bozgunculuğa ve kendi övündüğü çoğunluktan olmayanlara hakk-ı hayat tanımamaya ve imhaya yönelişe sebep oluyorsa, cehennemle buluşmanın kaçınılmaz olacağına vurgu yapılıyor.
SON AYET esasen konuyu vuzuha kavuşturuyor. Övündüğünüz servetler mallar evlatlar güçler icraatlar neler ise, bunlardan hesaba çekileceksiniz deniyor.
AYET: “O gün ne mal fayda verir ne de evlat” Şuara/88
HADİS: “İnsanlar beş şeyden hesaba çekilmedikçe kıyamet günü hiçbir tarafa hareket etmeyecektir;
Ömrünü nerede ve nasıl tükettiğinden,
Gençliğini nerede ve nasıl geçirdiğinden ,
Malını nereden kazandığından
Malını nerede harcadığından.
Bildikleriyle amel edip etmediğinden." Tirmizî, Kıyame, 25
HADİS: “Hz. Zübeyr (radıyallahu anh)'in anlattığına göre Tekâsür suresinde geçen: "Andolsun o gün elbet ve elbet nimet(ler)den hesaba çekileceksiniz" (8. âyet), âyeti ile ilgili olarak Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'e şöyle demiştir:
"- Ey Allah'ın Resûlü! (yeyip içtiğimiz) hurma ve su olan iki siyahtan ibaretken hangi nimetlerden hesâba çekileceğiz?"
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) şu cevabı verir: "- O, mutlaka olacak!"
Tirmizî, Tefsir, Tekâsür; İbnu Mâce, Zühd, 12
HADİS: “Kimin üzerinde kardeşine karşı ırz veya başka bir şey sebebiyle hak varsa, dinar ve dirhemin bulunmadığı (hesaplaşmanın olacağı) gün gelmezden önce daha burada iken helalleşsin. Aksi takdirde o gün, salih bir ameli varsa, o zulmü nispetinde kendinden alınır. Eğer hasenatı yoksa arkadaşının günahından alınır, kendisine yüklenir.” Buhârî, Mezalim 10, Rikak 48
***Övünmenin taşıdığı riskler:
1-Yunus Emre’nin enfes yaklaşımıyla her şeyin âriye-emanet, hangi şey senin ki, onları bahşedeni unutuyor kendine mal ediyor, senin olmayanla el aleme övünerek çalım satıyorsun! Katmerlisi Allah’a ait hamde, paylaşmaya ve hizmete vesile tüm nimetleri, servet nüfus ve makamları, nankörce Allah’ın diğer hasbi kullarına karşı zulüm aracı olarak kullanmak.
2-Övünmek göründüğü gibi olamamaktır. Çünkü seni sen değil insanlar değerlendirmelidir. Her övünen insanın ruh dünyasında yamamak istediği bir kısım yırtıkları var demektir. Suçluluk duygusunu bastırmanın suçları örtmenin suçluları unutturmanın ambalajı, suni güç pompalamanın ünvanıdır övünmek.
3-Övünmek, sahiplenmek ve bütünleşmektir. Sahiplenmenin zararlı yönleri vardır. Övündükleri elden gitmesin diye her türlü tedbire başvurur kural tanımaz bunalımlar yaşar. Elden gider tekrar elde edebilmek için ölçüsüzce helal haram demeden her yolu meşru görür.
4-Övünme, seçilmişlik anlayışına, ayrıcalıklı konum telakkisine, üstünlük hatta kutsallık zehabına götürür. Adeta kast sistemi gibi kendilerini piramidin ucunda düşünür hale gelirler.
5-Övünmenin sonuç riski, hakikatı ve akıbeti bilmeye görmeye yaşamaya perde olmasıdır.
***Mutlaka ama mutlaka bileceksiniz göreceksiniz yaşayacaksınız
Ayetlerin akışı bizi mal evlat servet taraftar vb. çokluklarla ilgili övünme konularından sonra akıbet konusuna yoğunlaştırıyor. Bunu iki tarzda yapıyor:
Bir, ikişer kez israrla tekrar ederek
İki, hangi bilinç düzeyinde olursa olsun her insan bu akıbeti görebilecek fıtrî donanıma sahiptir. Yeter ki Allah’ın verdiği fıtratı bozarak (İblis gibi) kendi benlik projesini zihninde kabullenmiş vicdanınla onaylamış olmasın.
Konuyu tersten okursak; bunca israrlı uyarı yapıldığına göre, şiddetine amacına ve sonuçlarına göre her övünme, insanın ayağını kaydırabilecek baş aşağı götürebilecek riski de beraberinde taşımaktadır.
***YAKÎN: Hakikatı akıl ve vicdana tereddütsüz mal etmek: Bilmek – Görmek – Yaşamak
(Vakıa mutabık itikad-ı sahih)
İlme’l-yakîn: Bal konusunda bilgilenmek. Ölümü bilmek. Ateşi bilmek. Cenneti bilmek. Haritada Irmak var.
Ayne’l-yakîn: Balı görmek. Öleni görmek. Yaktığını görmek. Cenneti görmek. Git Irmağı gör.
Hz.Musa Rü’yetüllah’ı (Allah’ı görmeyi) istedi, göremedi, dağ parçalandı Musa bayıldı. Araf/143
Hz.İbrahim haşre örnek istedi ölü kuşlar uçarak geldi. Bakara/260
Hakka’l-yakîn: Balı tatmak. Ölmek. Yanmak. Cennete girmek. Irmak suyunu iç.
***Ayet övünenlerle kabirdekiler arasında bir ilinti kuruyor.
Övünmek için kabirlere koşanlar aslında kabirleşenlerdir. Kabirdekilerden farksız ölüler gibidirler, yaşayan ölülerdir.
Peygamberimizin verdiği “Kabirler ölümü hatırlatır” mesajını alamamış kendilerini aşamamış, sıfırlanamamış, tevhide ve yakîne erememiş; fani dünya çoklukları içinde çürümüş, servetlere gömülmüş zaten ölmüş cesetler gibidirler.
KABİR-TEKASÜR SÜRESİ
Mal mülk evlat dünyalık
Oyalar durur hep insanı
İnsan ömrü bir sayfalık
Kalmaz geride adı sanı
Çoklukla övünür güç alır
Kuvvetle ezer öç alır
Vermek bilmez hiç alır
Ömür geçer geç kalır
Bir bilseydi bilseydi bir
Dünyalıktı hepsi bir bir
Baksa perde aralasa bir
Saklıydı arkasında kabir
Varlık hep sanatına ayna
Hayatla ölüm yan yana
Ölüm var hayattan yana
Hayat kabirde anlayana
drmavi
ÖLÜM
Ölüm gülüm
Kan dalında
Kor tebessüm
Sonsuzluk bestesinden
Tek mızraplık baş bölüm
...............................................
Ölüm bir son değil, sonun sonu…
Sona eren her şeye, bir son veren…
Sonsuzluğa eş ve baş olan
Son bir son!…
Son ile sonsuzluğu, dudak dudağa getiren tül ufuk...
Ruh yangınında ebed şerbeti…
Cemale açılan gözlere, çekilen bir sürme…
Dert yüklü tercümana "Eyvah bugün de ölmemişim!" dedirten vuslat türküsü...
Elemli dünyadan uzaklaştıran ahbab ve dostalara yaklaştıran bir terhis tezkeresi…
Ebedi saadet saraylarına, açılan bir koridor…koridor…
.....
Ölüm gelmeden
Korku neden
Gelmişse korkma
Yok ki beden
.....
Korkmamalı insan
Ölümle gideceğinden
Korkmalı asıl insan
Nasıl öleceğinden


Ölüm gökten düşen bir inci
İşte gerçek bir bayram sevinci…
drmavi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder